15
SAFFET GÜL'ün YILLIK SAYFASI
Bir zamanlar (yani dört sene önce) fakir ama gururlu iki genç vardı. Nasıl olmuştu, nasıl bir araya gelmişlerdi, bunun bilen yoktu. Sınıfın süt oğlanları onlardı. Hep beraber gezer, hep birbirlerini tamamlarlardı. Sürekli sosyal aktivite yaparak kendilerinin lord olduğunu kanıtlamaya çalışırlardı fakat herkes onların lümpen olduğunu bilirdi. Bu arada sosyal aktivite dediysek yaptıkları tek şey 1 TL’ye döner yiyerek fiziksel ihtiyaçlarını karşılamaktı. Birinin ismi anıldığında diğerinin ismi akıllara gelirdi; yani ikisi arasında bir anlamsal çağrışım oluşmuştu. Kader ağlarını örüp ikinci sınıfta onları ayırmaya çalıştı ise de aralarındaki dostluk bağı bunu hep önlemişti. Farklı sınıflara düştülerse de hep birbirlerinin yerini doldurmayı başardılar. Okulun olmadığı günlerde ise saatler süren telefon konuşmaları ile birbirlerinden ayrılmadılar. Zaman zaman aralarında problemler çıksa da ikisi de bunu takmazdı. Zira onlar birbirlerini rehberliğin koşulsuz kabul ilkesi ile sevmişlerdi. Zaten kim önemliydi ki onlar için ütopik kahramanları Taylan dışında. Aradan dört sene geçip ayrılık vakti geldiğinde hiç üzülmediler. Çünkü ayrılmayacaklardı. Dostlukları ebediyen sürecekti. İşte Saffet ile Özcan arasındaki dostluğun hikayesi bu. İyi ki varsın kardeşim. Ömrün boyunca mutlu ol. En ufak derdinde bil ki can kardeşin yanında olacak.
ÖZCAN DİKMEN
Sen, soğuk memleketin sıcak nefesi! Tamam tamam, hemen gülme! Bu sözü bir şarkıdan çaldığımı itiraf ediyorum. Ama ne yapayım? Seni anlatacak ir kelimeyi bulmaya benim gücüm yetmedi. Çünkü sen, anlatmaya kelimelerin yetmeyeceği kadar iyi bir insansın. Üniversite hayatımda kendime en yakın hissettiğim dostlarımdan birisin. Gerek aynı topraklardan geliyor oluşumuz, gerekse aynı kültür yapısında bulunuşumuz bundaki en önemli etkenlerdi. Canım kardeşim! İnan şu an ne yazacağımı bilemiyorum. Dur bak hatırladım. Bilgisayarımı kırdığını nasıl unutabilirim? Ya halı sahada yaptığın faulleri? Senin korkundan top oynamadım be! Hele bir kaleciliğin var ki Allah muhafaza! Ha bak bir de şey vardı: Tereyağlı İskender’in yanında ekmek istemen. Daha neler neler… O kadar alem adamsın ki yaptıkların saymakla bitmez. Ama her şeyden önce de adam gibi adamsın. Bu yüzden de, hayatımda olduğun için duyduğum bahtiyarlığı ne kadar anlatsam azdır. Umarım sen de ömrünün son gününe kadar mutlu bir şekilde yaşarsın.
MÜMİN TUNA
Dadaş Saffet, Senden ne kadar uzak durmaya çalışsam da kendimi hep senin yanında buluveriyordum.:) Ben senin o anlamsız konuşmalarını, gereksiz şakalarını, lüzumsuz bakışlarını sevdim. Ben seni sen olduğun için sevdim Saffet’im. Kalbinin her daim saf ve temiz kalabilmesi duası ile…
ÜSAME KARABAĞ
Doğunun sert ve haşin delikanlısı, yumuşak ve dev yürekli canım kardeşim! İlk sınıftan beri süregelen arkadaşlığımız, dostluğumuz ve kardeşliğimiz her geçen gün pekişti… Seni hep sakin, efendi kişiliğinle ve bazen de derslerde ani çıkışlar yaparak sorduğun garip sorularla hatırlayacağım. Bir de tabiî ki oynadığımız basketbol ve futbol maçlarındaki performansınla… Ayrıca ikinci sınıfta da Sözlü Anlatım dersinden Büt’e kalışımızı hiç unutmayacağım.
Hayatta mutluluk ve başarılar kardeşim…
MUSTAFA YÜKSEL
Erzurum’un bağrından kopup gelen haşin delikanlı… İsminin acayipliği, soyadının yumuşaklığı, kişiliğinin orijinalliği ile hep ayrı bir ekol oldun. Aklına takılan en ufacık bir şeyi bile sınıfta dersi bölerek hocalara sorman sana özgü bir ayrıcalıktı. Ama bu soruların dersin sonuna denk geldiği zaman sinir oluyordum. Çünkü senin yüzünden teneffüse 5 dakika geç çıkıyorduk. İyi ki varsın iyi arkadaşım. Başarı ve mutluluk dolu bir hayat yaşaman dileğiyle…
ZÜLGANİ İLKBAHAR